Zaman konusunda aşırı iyimser olabilir miyiz?

Bugünü geçirdim ama yarın, Pazartesiden itibaren, haftaya yapmam gerekenleri yapacağım derken; kaç yarınımız, kaç haftamız kaldığını biliyor muyuz? Yapmam gerekenleri bugün yapamadım ile yapmadım arasındaki fark nedir? Bize ne engel oldu; düşünüp listesini çıkarttık mı? Sonra tek tek bu engelleri kaldırmak için uğraştık mı, yoksa üşendik ve uğraşmamayı mı tercih ettik? Muhtemel ki düşünmeye de üşendik. Son tren de kalktıktan sonra bizi gideceğimiz yere kim götürecek?

Değişim rüzgarından etkilenmeyen hiçbir şey yok. Etrafımızdaki her şey değişiyor ve kontrol bizde değil. Üstüne üstlük yaşımız ilerledikçe gençliğin enerjisi, kapasitesi de giderek azalıyor. Dolayısıyla uyum sağlamak için çaba göstermek şart. Ayrıca bu çabanın doğru zamanda gösterilmesi gerekiyor. Geciken çabanın genellikle bir faydası olmuyor. Aslında geleceğe hazırlanmak için vaktimiz oluyor, ama genellikle boş vakit konusunda yanılıyoruz. Bize eğlenceli geleni, önemli olanın önüne koyup, yapılması gerekenleri erteliyoruz.

Sınavlar, sağlık bakımı, uyku, doğru beslenme, iş projeleri, çocuğumuzun terbiyesi, evliliğe, ebeveynliğe, emekliliğe, hatta ölüme hazırlanma… Vasiyetnamenizi yazdınız mı?

Ya etrafımızdakiler, sevdiklerimiz? Bize eşlik edenleri aşağı mı çekiyoruz, yukarı mı taşıyoruz? Onları da trene binmekten alıkoyuyor muyuz acaba? Arkadaşlıktan ne anlıyoruz; bizi sırtında taşıyacak birini mi arıyoruz, karşılıklı olarak birbirimize destek olacağımız birini mi istiyoruz?

Peki, hiç mi eğlenmeyeceğiz, dinlenmeyeceğiz? Hayır, kesinlikle kastedilen bu değil. En akıllı insan, farkındalığını arttırıp her şeyi yerinde ve zamanında yapmaya çalışan kişidir. Ne işten boğulup başka her şeyi ihmal edeceğiz, ne de ağustos böceği gibi sürekli eğlence durumunda kışa hazırlanmayı ihmal edeceğiz.

Anne karnındaki bebeği düşünün. Bulunduğu yerde keyfi yerinde. Tam anlamıyla ekmek elden su gölden. “Benim burada rahatım iyi, dünyaya gelmemeyi tercih ediyorum” diyebilir mi? Böyle düşünüp de, dünya hayatına uyum sağlamak için gereken gelişimi sağlamazsa, mesela doğmadan önce ihtiyaç duymadığı akciğerlerini anne karnındayken geliştirmezse doğduktan sonra nasıl nefes alacak?

Hedefler peşinde koşup duruyoruz. Bir yerlere geldik, olduk, piştik sanıyoruz. Halbuki zirvesine çıktığımız dağ -o da çıkabildiysek eğer- aslında bir buzdağı ve yavaş yavaş eriyor. Boğulmamak için başka dağlar, başka zirveler bulmak zorundayız.

Zaman herkes için eşit hızda akıyor. Fark yaratan, o zamanı nasıl kullandığımız.

Her gün bir yerden göçmek ne iyi.

Her gün bir yere konmak ne güzel.

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

Hz. Mevlâna